SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3117 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا بِشْرٌ حَدَّثَنَا عُمَارَةُ بْنُ غَزِيَّةَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُمَارَةَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ قَوْلَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ

 

Yahya b. Umare dedi ki: Ben Ebû Said el-Hudri'yi Rasûlullah (s.a.v.)

 

"Ölülerinize La ilahe illallah (sözünü) telkin ediniz." buyurdu, derken işittim.

 

 

İzah:

Müslim, cenaiz; Tirmizi, cenaiz; Nesâî, cenaiz; İbn Mâce, cenaiz; Ahmed b. Hanbel 111,2.

 

Telkin: Tekrarlanması için, söz söylemek demektir. Bu hadis-i şerifte ölmek üzere olan bir kimsenin, yanında onun da söylemesi için, "La ilahe illallah" kelimesini söylemek tasvip edilmektedir. Bir önceki hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, hadis-i şerifte telkini is­tenen "la ilahe illallah" sözüyle bu cümlenin tümü olan "la ilahe illallah Mu-hammedün RasûluUah" cümlesi veya "eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammedeh abdühü ve rasûlüh" cümlesi kasdedilmiş ve sözü kısalt­mak için sadece "la ilahe illallah" cümlesiyle yetinilmiş olması ihtimali var­sa da, ibn Abidin'e göre mü'minlere sadece la ilahe illallah cümlesini telkin etmek yeterlidir. Kâfirlere ise bu cümlenin tamamını telkin etmek gerekir. Çünkü kafir, bu cümlenin tümünü-söylemedikçe müslüman olamaz.[Davudoğlu A, ibn Abidin, III, 395.]

 

Metinde geçen "mevta = ölüler" sözüyle ölmek üzere olan hastalar kas-dedilmiştir. Nitekim bu babda rivayet edilmiş olan çeşitli hadis-i şeriflerle İbn Hibban'm şu rivayeti de bu gerçeği isbatlamaktadır: "Ölülerinize kelime-i tevhidi telkin ediniz. Çünkü öleceği zaman bu sözü söyleyen her müslümanı Allah cehennem ateşinden kurtarır."

 

Buna göre, "ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında sadece kelime-i şehadet okunmak suretiyle ona bu kelimeleri tekrarlaması hatırlatılmalı "fakat sen de söyle" gibi bu sözler sarfedilerek ısrar etmekten kaçınılmalıdır. Çün­kü, hasta son nefesinde en sıkıntılı anlarını yaşar. Binaenaleyh o anda, ona kelime-i tevhid okuması için ısrarda bulunmak, onun sıkıntısını iyice artıra­bileceği gibi, Allah korusun bir anda iman halinin tamamen olumsuz yönde değişmesine bile sebep olabilir. Bu bakımdan onun yanında kelime-i tevhidi veya şehadeteyni sadece okumakla yetinmek ve ısrardan kaçınmak gerekir. Bütün mezhep imamları, Ölüm döşeğinde bulunan hastalara, bu telkinin ya­pılabileceğini hükmetmişlerdir. Maliki âlimlerinin meşhur olan görüşleri de böyledir.

 

Şafiî âlimlerinden İmam Nevevî, Müslim Şerhinde, bu mevzuda şunları kaydetmiştir.

 

"Âlimler, metinde geçen telkin ediniz emrinin "Farziyyet değil nedb ifade ettiğinde ittifak etmişlerdir. Yalnız hastanın yanında sık sık şehadet getir­meyi ve bunu hastaya söyletmeye çalışmayı mekruh görmüşlerdir. Çünkü, hastanın çektiği sıkıntının şiddetinden bu ısrarlar karşısında canı sıkılıp uy­gun olmayan bir cevap vermesi mümkündür. Bu bakımdan hasta bir defa şehadet getirdi mi. Bir daha tekrarlatmaya çalışılmamalıdır. Fakat hasta şe­hadet getirdikten sonra konuşacak olursa son sözünün kelime-i tevhid ol­masını sağlamak için yanında tekrar şehadet getirilir.”

 

Cumhura göre, ölmek üzere olan hastalara bu telkini yapmak mendup-tur. Hadisin zahiri, bu telkinin farz olmasını gerektirdiğinden âlimlerden ba­zıları, onun farz olduğuna hükmetmişlerdir.

 

Aliyyü'l-Kari'nin ifadesine göre, Malikilerden bazıları bu telkinin farz olduğunu söylemişlerdir.

 

Definden sonraki telkine gelince, Şâfiîler metinde geçen "mevtakum = ölüleriniz" kelimesinin zahirine ve bazı sahabe ve Tabiu'nun telkin yaptığını ifade eden zayıf hadislere [el-Benna Â.A, el-Fethu'r-Rabbani, VIII-, 65,66.] bakarak telkinin müstehab ol­duğunu söylemişlerdir. Şâfiîlere göre, ölünün başucuna oturularak yapılan bu telkin, şu lafızlardan ibarettir.

 

Hanefilere göre, metinde geçen telkini ölmek üzere olan hastalara de­ğil, kabre konulan ölülere yapılır. Çünkü metinde telkinin ölmek üzere olan hastalara değil, ölülere yapılması emredilmektedir. Metinde geçen "mevtaküm = ölüleriniz" kelimesini "ölmek üzere olan hastalarınız" diye te'vil etmek için bir sebep veya karine mevcut değildir. Bu bakımdan sözkonusu kelimeye ehl-i sünnet velcemaat, hiç te'vil etmeden "ölüleriniz" manâ­sı verirler. Onu tevil edenlerse Mutezilelerdir.

 

Bu mevzuda İbn Abidin şunları söylüyor: "Ehl-i Sünnete göre, "ölüle­rinize la ilahe illallahı telkin edin" sözü hakikatine hamledilmiştir... Bazıla­rı telkin yapılır demişlerdir. Delilleri rivayet ettiğimiz hadistir. Bir takımları telkin yapılmayacağını, bazıları da emir edilmediği gibi, yasak da edileme­yeceğini söylemişlerdir. Birinci kavlin delilini gösterdiğine bakılırsa onu ter­cih ettiği anlaşılıyor.[Davudoğlu A., İbn Abidin, III, 389,399.]

 

Maliki âlimlerinden İbnü'1-Hacc, el-Kurtubi gibi bazı ilim adamları, Ölüyü kabre koyduktan sonra, telkin yapmanın müstehab olmadığını söylemişler­dir. Zerruk ise er-Risale üzerine yazmış olduğu, şerhte İbn Urfe'nin, ölüye telkin yapmayı caiz görmediğini İzzüddin'in de bu görüşte, olduğunu ve ölüye telkinde bulunmayı bid'at saydığını, ancak ölmek üzere olan kimseler için telkini caiz gördüğünü ifade etmiştir.

 

Menhel yazarının açıklamasına göre, bu görüş son derece güzel ve isa­betlidir. Çünkü seleften ölüye telkinde bulunan tek bir kişiyi dahi göster­mek mümkün değildir.

 

Metinde geçen telkin kelimesi, ölmek üzere bulunan kimse hakkında ha­kikat, ölü hakkında ise mecaz olarak kullanılır. îbn Hibban da bu görüşte­dir. Nitekim Beyhâkî'nin Şuabü'1-İman isimli eserinde rivayet ettiği şu hadis-i şerifte bu görüşü te'yid etmektedir: "Çocuklarınıza ilk sözünüz la ilahe il­lallah olsun, ölürken de onlara la ilahe illallah sözünü telkin ediniz."

 

Hanbeli âlimlerinin pek çoğu da bu görüştedir.

 

Büyük müctehid ve hadis bilgini Ahmed b. Hanbel'e telkini sordukla­rında şu cevabı vermiştir: "Ebu'l-Muğire vefat edince, Şamlılar bunu yaptı­lar, bunlardan başka telkin yapan birisini görmedim."

 

Bu mesele 3221 nolu hadisi şerifte tekrar ele alınacaktır, inşaallah.